Türklerin ilk büyük zaferi Baideng Muharebesi’nin sonuçları
Siyasi sonuçları değerlendirilirken savaş sonunda Çin İmparatoru Kao-Tsu’nun düştüğü zor durumdan ilk olarak bahsetmek gerekir. Mete Han’ın yaptığı önceki akınlardan da anlaşılacağı gibi bu akınlar ve uyguladığı siyaset sayesinde imparator zor durumdaydı ve diğer yerel krallara, yöneticilere kendini kabul ettiremiyordu. İsyan eden krallar, yerel yöneticiler Hunlara sığınıyordu. Son yapılan Baideng Savaşı’nda imparatorun kendisi bile tehlikeye düşmüştü. 7 gün süren kuşatma sonunda imparator tükenmişti. Ve Mete Han’ın hatunundan son çare olarak yardım istemişti. Aslında bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki imparatorun bunu yaparken Hun iç siyasetine hakim olduğunu da görebiliyoruz. Çünkü kadınlar Hunlarda önemli bir yere sahiptiler ve hakanın eşi devlet yönetiminde söz sahibi olabiliyorlardı. Çin İmparatoru da bunu bilerek böyle bir hamle yapmıştı. Hatuna çeşitli hediyeler göndermişti ve bu girişim sonuç verdi. Mete Han’ın hatunu şöyle bir konuşma yaptı ve Mete Han’ı ikna etmeye çalıştı :
‘’- İki hakan da, (yani Hun ve Çin hakanları), karşılıklı olarak birbirlerini
sıkıştırıp, mutsuz etmemelidirler. Bugün Çin topraklarını elde etmiş olsanız
bile, Siz ey Hun hakanı, (yani Mete), orada oturup (Çin’i) idare etmek için,
eninde sonunda gerekli gücü bulamayacaksınız. Ayrıca Çin Hakanı, Tanrı
gücüne de sahiptir. Ey hakan, (Yani Mete), Ne yaptığını, düşün ve tart.’’[1]
Bu sözlerden de anladığımız kadarıyla Hunlar aralarındaki düşmanlığa rağmen Çinlilere saygı duyuyorlardı. Çin Hakanı tanrı gücüne sahiptir sözlerinden bu saygının ne kadar büyük olduğunu görebiliyoruz. Mete Han askerlerini çekmedi fakat kuşatmayı gevşeterek imparator Kao-Tsu’nun kuşatmadan çıkmasına izin verdi. Mete Han’ın bu kararında hatununun sözleri de etkili olmuş olabilir ancak kendisi de Çin’i kontrol etmenin ne kadar zor olacağının farkındaydı. Kuşatma kaldırıldıktan sonra Kao-Tsu ve Mete Han antlaşma yaptı. Bu antlaşmanın önemi Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında yapılmış ilk milletlerarası antlaşma olmasıydı.[2] Ayrıca bu antlaşma uzunca bir müddet Hun-Çin ilişkilerinde etkili olmuş ve çeşitli dönemlerde yenilenmiştir. Kaynaklarda bu antlaşmanın çeşitli isimlendirilmelerini görebiliyoruz (dostluk ve barış antlaşması, evlilik antlaşması , kapitülasyon antlaşması gibi ). Antlaşmanın maddelerine göre Çin küçük kardeş Hunlar büyük kardeş oluyordu ve Çin tarafı ipek, kumaş , şarap ve çeşitli yiyecekler ve yıllık vergi verecekti , Çin sarayından bir prenses Hunlara gönderilecekti[3]. Antlaşma Çin açısından utanç vericiydi ve hatta öyle ki Çin kaynakları bu antlaşmayı gizlemeye çalışmışlar ve çeşitli yanlış bilgiler vermişlerdi[4]. Çin haraç, kukla devlet statüsüne düşmüş ve Hunlara vergi vermeye başlamıştı. Doğu Asya’nın iki süper gücü çarpışmış Hunlar rakipsiz kalmıştı. Çin Hunları yenemeyeceğini anlamış uzunca bir süre Hunlara karşı saldırmaya cesaret edememişti. Bu antlaşmadan sonra iki devlet arasında bir barış dönemi başladı. Çeşitli kaynaklarda bu barış döneminin Mete Han tarafından zaman zaman bozulduğu iddia edilse de [5] kaynakların ekseriyeti sorunsuz bir dönem olduğunu söylüyor. Baideng Savaşı’nda en büyük rakibini ekarte eden Hunlar Mete Han’ın liderliğinde topraklarını genişletmiş , birliği sağlamış ve eli ok yay tutan
kavimleri bir araya toplamıştı. Türk Birliği de büyük oranda sağlanmıştı. Uzunca bir süre Çin kaynaklarında bahsedilmeyen Mete Han, M.Ö 177’de tekrardan bahsedilmeye başlandı. Hunların Sağ Bilge Prensi Çinliler üzerine hücum etti ve bunun üzerine mektuplaşmalar başladı. Çin İmparatoru küçük kardeş olduğunu belirterek büyük kardeşinden anlaşmaya uymasını bekliyordu ve Sağ Bilge Prensi’nden şikayetçiydi. Mete M.Ö. 176’da bu mektuba cevap verdi. Mektubundaki ifadelerden Çin’i kendisine bağlı bir devlet olarak gördüğünü yaşanan gerilimden Çin tarafını sorumlu tuttuğunu görüyoruz. Şu cümlelerle imparatora uyarıda bulundu :
‘’ Eğer Majesteleri Bunların, Çin savunma duvarlarına yaklaşmalarını
istemiyorlarsa, subayları ile orada yaşayan halkın, (duvarlardan) biraz daha
uzakta oturmaları için, emir buyursunlar. ‘’[6]
Bu sözlerden anlaşıldığı gibi Mete Çinlilere açıkça sınıra yaklaşmayın uyarısında bulunarak güç gösterisinde bulunuyordu. Kendi sınırlarına yaklaşırken Mete Han’dan izin almak zorundaydılar neredeyse. Çin Sarayı savaş açıp açmama konusunu tartıştı ve Hun Ordusu’nu yenemeyeceklerini yenseler bile Hun toprakları üzerinde hakimiyet kurmanın zor olduğunu ön görerek bu fikirden vazgeçtiler. [7]Böylelikle Baideng Savaşı ve sonrasında yaşanan gelişmelere baktığımızda kendisinden nüfus olarak ve askeri kuvvet sayısı olarak kat kat güçlü olan Çin’i Hunların büyük bir başarı göstererek kendisine bağlı haraç veren bir devlet haline getirdiğini görebiliyoruz. Mektuplarda Çin İmparatorunun kendisini küçük kardeş olarak görmesi de bunun bir göstergesidir. Rakipsiz kalan Hunlar Orta Asya’da birliği sağlayarak bir sürü kavmi kendi idaresi altında toplamayı başarmıştı ve tek süper güç olarak varlığını sürdürüyordu.
Antlaşmanın güvenlik açısından sonuçlarına baktığımızda Hunlar açısından bir problemin olmadığını görüyoruz. Süvarileriyle ön plana çıkan Hunlar çok iyi şekilde mobilize olarak kendi topraklarını savunup başka ülkelere akınlar düzenleyebiliyorlardı. Bu antlaşma sayesinde Hunlar her açıdan iç ve dış güvenliğini sağlamıştı. Çin açısından sonuçlarına gelirsek onlar açısından büyük bir yıkım oluşmuştu. Hunlara karşı uzun yıllar teslimiyet politikası güdüldü. Çeşitli dönemlerde ülke içinde isyanlar çıktı. Bu arada kendi içlerinde yenilginin sebebini tartışıyorlardı. Sınır güvenliğinin yetersiz olduğunu düşünenler vardı ve Hun sınırına daha fazla insan yerleştirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Ancak bunun da yetersiz bir çözüm olduğu açıktı. Çin Ordusu’nun reforma ihtiyacı vardı, ordunun odağı piyadeydi ve süvari ağırlıklı Hunlar karşısında çaresiz kalıyorlardı. Bunu fark eden yöneticiler gerekli düzenlemeleri yaparak ordularını geliştirdiler. Nitekim bu reformların etkisi İmparator Wu Ti döneminde görülüyordu. Ordudaki düzenlemeler sayesinde Hunları yenilgiye uğrattılar ve Çin Hunlar karşısında güçlü konuma gelmişti.
B. SAVAŞIN SONUÇLARININ EKONOMİK KÜLTÜREL , TİCARET BAKIMINDAN İNCELENMESİ
Ekonomik , ticari, kültürel yönden bu savaşın sonuçlarına baktığımızda Çin gibi büyük bir devleti vergiye bağlayan Hunlar ekonomik açıdan rahatlamıştır. Kuzey’deki ticaret bölgelerini ele geçirmişlerdir. Baideng Savaşı’ndan sonra yapılan antlaşmayla Çin’i kendisine bağladıktan sonra topraklarını genişletmeye devam eden Mete Han’ın Çin’e gönderdiği mektupta ticaret yollarının kapısı olarak görülen Loulan şehrini [8] de ele geçirdiğini görebiliyoruz. Loulan önemli bir şehirdi hatta öyle ki Mete Han burasını ele geçirdiğini Çin İmparatoruna yazdığı mektubunda özellikle belirtiyor. İki ülke arasındaki sınır ticareti de Baideng Savaşı’ndan sonra yapılan antlaşmayla oluşan dostluk ortamıyla beraber Mete Han’ın oğlu döneminde başlamıştır. Sınır ticareti Çinliler açısından büyük öneme sahiptir. Çünkü Çin bunu bir araç olarak görüyordu. Bu pazar yerleri aracılığıyla Hunları etkileyip onların düzenlerini bozmayı ve kendi mallarına alıştırmayı hedeflemişti. Baideng Savaşı’ndan sonra yapılan antlaşmanın şartı olarak gönderilen hediyelerin de esas niyeti buydu. Bu konuda Hunlara tabii bir Çinli olan Chung-hang Yüeh’in sözleri önemli bir yer tutar :
‘’ Hunlar’ın gücü esasında, yiyecek ve giyeceklerinin Çinlilerinkinden farklı olmasından ileri gelmektedir. Bu bakımdan Çin’e bağlı değillerdir. Bugün Hun Hükümdarı Çin hediyelerine karşı büyük bir ilgi duymakta ve Hunlar’ın âdetlerini değiştirmeye çalışmaktadır. Çinliler gönderdikleri bu hediyelerle, Hun devletini kendilerine bağlamak düşüncesindedirler. Çin, size, ipekli bir elbise gönderdiğinde, bunu giyerek çalılıklar arasında dolaşın kısa bir zaman içinde, elbiseleriniz parçalanacaktır. O zaman ipeğin deri gibi mükemmel ve kullanışlı olmadığı görülebilir. Yine bunun gibi, Çin yiyecekleri aldığınızda, bir köşeye atın ki , süt ve kımızdan daha lezzetli olmadığı görülsün. ‘’[9]
Görüldüğü üzere Çin’in amacı bu antlaşma üzerinden kültür ihracatı yapmak ve ekonomik açıdan Hunları kendisine bağımlı hale getirmekti. Hunlar Bozkır yaşam tarzını benimsemişti ve kültürleri farklıydı. Chung-hang Yüeh’in sözlerinde de geçen ipek-deri karşılaştırması bu durumu özetliyor. Hunlar ipeğe alıştırılırsa savaşçılık özellikleri törpülenecekti. Çinlilerin hedefi Hunların savaşçı özelliğini geri plana atmalarını sağlamaktı. Sonraki yıllarda yaşanan gelişmelere baktığımızda bu stratejinin tuttuğunu görebiliyoruz. Mete Han’dan sonraki Hakanlar tehlikeyi fark edememişler ve Çin kültürünün, ekonomisinin Hun ülkesini etkilemesine müsaade ederek ilerleyen yıllarda Hunların parçalanmasına sebep olan süreci fark edememişlerdir. Mete Han ve Kao-Tsu arasında yapılan bu antlaşma her ne kadar Hunların lehine olsa da ilerleyen yıllarda Çinliler aleyhlerine gözüken bu antlaşmayı lehlerine çevirmeyi başarmışlardır.
Kaynakça
Gumilev , L.N. . Hunlar . D. Ahsen Batur . İstanbul : Selenge Yayınları, 2005.
Kafesoğlu , İbrahim. Türk Milli Kültürü. İstanbul : Ötüken Neşriyat , 1998 .
Kim , Hyun Jin, The Huns. Oxon/İngiltere : Routledge , 2016 .
Onat , Ayşe . Han döneminde Hun-Çin ekonomik ilişkileri.
Ögel, Bahaeddin. Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1998.
You, Ruashan. Han Sülalesinde Süvariler. Leicester Üniversitesi , 2019.
[1] Bahaeddin Ögel. Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi. 1. Cilt (2015) , sayfa 287.
[2] İbrahim Kafesoğlu , Türk Milli Kültürü , sayfa 61 .
[3] Evlilik antlaşması denilmesinin sebebi bu maddeydi. Çin evlilik yoluyla Hun siyasetini etkilemeyi tasarlamış Mete Han döneminde başaramadıysa da sonraki yıllarda Çinli prensesler aracılığıyla Hunları etkilediklerini görüyoruz. Hunların daha sonraki yıllarda siyasi kargaşaya sürüklenmesinde bu madde etkili olmuştur.
[4] Bahaeddin Ögel. Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi. 1. Cilt (2015) , sayfa 294.
[5] L.N. Gumilev , Hunlar , sayfa 41 .
[6] Bahaeddin Ögel. Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi. 1. Cilt (2015) , sayfa 311 .
[7] Çin tarafından Mete’ye M.Ö. 174’de tekrardan bir mektup yazıldı fakat bu mektup muhtemelen Mete’ye ulaşamadı ve mektuba cevap yazılıp yazılmadığıyla ilgili herhangi bir bilgi de kaynaklarda gözükmüyor.
[8] Bahaeddin Ögel. Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi. 1. Cilt (2015) , sayfa 320 .
[9] Ayşe Onat , Han döneminde Hun-Çin ekonomik ilişkileri , sayfa 5 .