Son padişah Vahideddin Han -1-
Aslında hikayesini yazmak oldukça zor çünkü çocukluk sıralarından itibaren bize öğretilen tarih hiçbir zaman sorgulatmayan önüne geleni hain ilan eden, bunları sorgulayanları da hain ilan eden bir anlayışa sahipti umum-ı efkar. Şimdi de pek farklı değil gerçi maalesef ki milletimiz hain kelimesini çok kolay kullanıyor. Vahideddin Han’ı yorumlamak için öncelikle kendisinin şehzadelik yaşamını ve taht hakkındaki düşüncelerini de bilmek lazım. Aslında kızı Sabiha Sultan bunun çok net ve en iyi şekilde bir özetini yapıyor bizlere:
Aslında burada çarpıcı cümle iş işten geçmişti. Vahideddin tahta geçtiğinde tarihler Temmuz 1908'i gösteriyor ve Osmanlı orduları her cephede mağlup oluyor nitekim Mondros Mütarekesi’ne ise aylar kalmıştı. Böyle bir durumda padişahı mesul tutmak ve sanki tüm yenilginin sorumlusu oymuş gibi davranmak ne kadar doğrudur bilinemez. Zaten doğumundan itibaren ele aldığımızda bahtsız bir padişahtı. Abdülmecid Han’ın 42. çocuğu olarak dünyaya gelmişti. 1 yaşıı doldurmadan babasız 4 yaşında annesiz kaldı. Tahta amcası Abdülaziz geçtiği için saraydan sürgün yedi. Yaşamının ilk yıllarında gözden uzak yaşadı. Biz bu yıllarda kendisinin medrese, fıkıh, kelam, Farsça, Arapça eğitimleri aldığını biliyoruz. Fatih Medresesi’nde saraya duyurmadan derslere gidiyordu çünkü bir şehzadenin saray dışında eğitim almasına pek hoş bakılmazdı. Bu zor şartlar altında olabildiğince kendini geliştirmek istiyordu.
Kendisi hem bestekardı hem de hat sanatıyla uğraşıyordu. Ancak notalarının bestelenmesine izin vermemiştir ve saklamıştır. Vahideddin Han kendi eğitimine devam ederken Osmanlı Devleti ise karışıklık ve çöküşün içerisindedir. Darbeler, savaşlar devleti yıpratmıştır. Tahta kardeşi 2. Abdülhamid geçtiğinde ise durumunda iyileşme olur ve Abdülhamid Han ona Çengelköy’de bir çiftlik hediye eder. Kendisi son derece yardımsever birisiydi ve Çengelköy halkı kendisini çok seviyordu gene kızı Sabiha Sultan’ın anlatımına göre
Sadece ama sadece bu anlatılanları okuduğumuzda dahi bize anlatılan Vahideddin portresinden çok farklı bir kişiliğin ortaya çıktığını görüyoruz. Bunu bir yazı dizisi olarak ele alacağım. Padişahın hayatını kronolojik sıraya göre anlatmaya çalışacağım ama yer yer de bu sıranın dışına çıkacağım elbette ki.